Hepimizin bildiği üzere yüksek sesler kulağımıza zarar vermektedir. Zira bu duruma maruz kaldığımızda da doğal olarak belirli tepkiler gösteririz. Peki kaçınamadığımız sessiz sesler kulağımıza zarar veriyor mu? Bu sesler kulağımızı nasıl etkiliyor?
Yüksek frekanstaki sesleri işitememekteyiz. Peki bu duyamadığımız sesler kulağımıza zararlı mı? Bu konuda pek de fazla çalışma olmasa da yapılan gözlemlerden ve bilimsel araştırmalardan çok ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bu yazımızda kulağın işitme mekanizmasını, duyma kaybına neden olan bazı sorunların nasıl oluştuğunu ve bahsi geçen frekansların kulağımıza herhangi bir etkisinin olup olmadığını tartışacağız.
İLGİLİ HABER
Corona Virüsünün Nasıl Yayıldığını Gösteren Harita
Bir İnsanın Duyma Mekanizması
İnsan kulağı yalnızca belirli frekans aralığındaki sesleri duyabilir. Sağlıklı ve genç bir bireyin kulağı 20 Hertz ile 20 000 Hertz aralığındaki sesleri işitebilir. Bu aralıkta bulunan sesler kulağımıza kulak kepçesinin de etkisiyle girer ve belirli bir yol izler. Sesin kulak zarına çarpmasıyla beraber orta kulaktaki çekiç, örs ve üzengi adını verdiğimiz kemiklere ulaşan ses bu kemikleri titreştirir. Daha sonrasında ise ses işitme merkezi olan Koklea adını verdiğimiz Salyangoz bölümüne gelir.
Kokleada oluşan kimyasal sinyaller buradan beyne geçer. Bu geçişi sağlayan ise kulakta bulunan tüy hücreleridir. Bu hücreler yüksek seslere maruz bırakıldığında hasara uğrayabilir. Tüy hücreleri işitme aralığımızdaki frekanslara duyarlıdır. Bu hassas yapılar zarar kırılır veya bükülürse kalıcı olarak hasar görebiliriz. Özellikle yüksek frekansları duymak için görev alan kıllar çok hassastır ve hasar görmeye meyillidir. Bu sebeple bazı insanlar, daha yüksek perdedeki sesleri işitemeyebilirler. Tüy hücreleri zarar gördükçe işlevini yerine getirmek amacıyla daha yüksek sese ihtiyaç gösterir. Buna ek olarak da yaşlandıkça bu yapılar hassaslığını kaybeder ve bazı sesleri duyamaz hale gelebiliriz.
ÖNE ÇIKAN İÇERİK
Bizi YouTube kanalımızdan takip etmeyi unutmayın!
Tüy Hücreler Zarar Gördüğünde Ne Yapmalıyız?
Genelde işitme aralığının 20-20.000 Hertz olduğu söylense de belli bir yaştan sonra bu aralık 150-10.000 Hertze kayar. Tüy hücreler zarar gördüğünde, içinde bulunan radikal oksitleri serbest bırakırlar. Bu maddeler çevredeki diğer yapılara zarar vermektedir. Serbest radikal oksitlerin temizlenmesi oldukça uzun bir zaman alır. Bir problem oluşması durumunda, d-metiyonin ya da betain gibi antioksidan ekstra besleyiciler almak, mekanizmadaki temizleyici radikallerin miktarını artıracağı için olası hasarın büyüme potansiyelini azaltır.
Duyamadığımız Sesler
İşitme aralığının üst sınırında bulunan sesler gibi alt sınırındaki sesler de kulağımıza hasar verir. Fakat bu yargı, esas soruyu yanıtlamıyor. Çünkü bizim aradığımız asıl soru işitme aralığı dışındaki seslerin kulağımızı nasıl etkilediğidir. Bazı zamanlarda işitme kapasitemizin dışındaki seslere çok sık olmasa da olsa maruz kalabiliriz. Örneğin köpeklerden korkan bir kişi köpeklerin kaçmasını sağlayacak frekansta sesler üreten bir cihaza sahip olabilir.
Çok düşük frekanslı seslere maruz kaldığımızda kulağımızın normal seyrinde çalışması geçici olarak hasarlı olabilir. Bu konu üzerine yapılmış çok fazla bilimsel çalışma olmasa dahi ilginç çıkarımlar elde etmiş araştırmalar bulunmaktadır.
İLGİLİ HABER
Grip Ve Corona Virüs Arasındaki Farklılıkları Biliyor Musunuz?
Almanya’da çalışılan bir araştırmada, ses geçirmez odalardaki bireyler, 90 saniye boyunca 30 Hertzlik bir sese maruz bırakılmış ve sonrasında spontan otoakustik emisyonları ölçülmüştür. Spontan otoakustik emisyon, iç kulak tarafından meydana gelen bir sestir. Kısaltması da OAE olarak kullanılır. Yeni doğan bebekler üzerinde uygulanan duyma testlerinin temeli bu sese dayanır. Bu kavramın ölçümü sırasında oldukça yüksek hassasiyetli mikrofonlar kullanılır. Sağlıklı bir kulakta bu ses sabit olarak algılanır. Fakat 90 saniye boyunca 30 Hertzlik sese maruz kalan insanların OAE değerlerinde belirli dalgalanmalar ölçülmüştür. Ortaya çıkan bu sonuç ise işitme aralığı dışındaki düşük frekanslı seslerin kokleaya hasar verme olasılığının bulunduğuna işaret eder. Ölçülen bu dalgalanma, bir problemin oluştuğunu göstermez ancak kokleanın savunmasız durumda kaldığı belirtir. Bununla beraber, kulakta bulunan timpanik (sesi yansıtan) zarın fonksiyonunun çok düşük ve çok yüksek frekanstaki sesleri filtrelediği de görüşler arasındadır. Eğer bu düşünce doğru ise duyamadığımız sesler asla kokleaya varamayacağından bir hasara sebebiyet vermesi olasılıksızdır.
Özetleyecek olursak, kulakta bırakılan hasarın belirlenmesi için ortada bazı riskler mevcut olduğu için sessiz sesler adını verdiğimiz belirtilen duyma aralığı dışında kalan seslerin etkilerini halen tespit edemiyoruz. Fakat normal yaşantımızda bu seslere pek de maruz kalmayız. Sonuç olarak bu konu ile alakalı olarak büyük endişe duymamıza gerek yoktur. Bu soru üzerine yeterli bilimsel araştırma bulunmadığı için yine de birtakım sessiz sesler üreten cihazların kullanılmasını tavsiye etmemekteyiz. Eğer zorunda iseniz de kulağınızdan uzak bir biçimde kullanmanız daha uygun olacaktır.
Kaynakça: Sciencemag, SAGE Publications Inc, Oxford University Press, Scitation.org